EĞİTİMİN 200 YILDIR DEĞİŞEN AMAÇLARI

Günümüzde Cumhur İttifakının Millî Eğitim Bakanı eliyle uygulamaya koymaya hazırlandığı “Maarif Müfredatı”, bize Tanzimat’tan beri değişen eğitimin temel amaçlarını sıralamaya sevk ediyor.

Öncelikle bilinmesi gereken eğitimin iktidardaki sınıfın ihtiyaçlarına göre belirlendiğidir. İnsanlığın kölecilik çağında da eğitim vardı ve bu eğitim köleci düzenin devam etmesine hizmet ediyordu. Feodalizm döneminin yaşandığı Ota Çağ’da eğitim toprak ağalığı sisteminin devamını amaçlıyordu. Sınıflar üstü bir eğitim yoktur.

BİLİM VE FEN

Osmanlı Devletini yönetenler 1839 Tanzimat Fermanıyla devlet hayatı yenilenmezse imparatorluğun batacağını anladılar ve devleti ayakta tutmak için kapitalist-burjuva Avrupası’nın savaş usulleriyle eğitim amaç ve yöntemlerini uygulamaya başladılar ancak bunu bütün sisteme yaymaya cesaret edemediklerinden eğitim iki başlı hâle geldi.

Bu dönemde devlet eğitimi esas olarak bilim ve fenni esas aldı. Askerî okullardan Öğretmen okullarına, idadilerden üniversiteye kadar modern okulların özelliği budur.

OSMANLI YURTSEVERLİĞİ

Jön Türkler, hem Batı’dan esen reform talepleri, hem de bütün milliyetleri bir arada tutmak için Osmanlıcılık politikasına sarıldılar. 1876 Meclisinde bütün milliyetlerin temsilcilerine yer verdiler. Osmanlı toprakları, herkesin vatanı idi. Namık Kemal “Vatan Kasidesi”yle vatandaşların tümünü onu korumaya çağırıyordu.

TÜRKÇÜLÜK VE TURANCILIK

20. Yüzyıla girerken Osmanlı toplumunu meydana getirenlerden Türk olmayan unsurların kendi devletlerini kurma yolunda çalışmaları artınca aydınlar da Türkleri devlet içinde tutmak ve Türk soylu toplulukları da bu devletin içine almak için Turancılığa sarıldılar. Mehmet Emin Yurdakul “Ben bir Türk’üm dinim cinsim uludur” diyor. Ziya Gökalp, Türklerin vatanının Turan olduğunu ileri sürüyordu. İttihat ve Terakki yönetiminin ana eğilimi buydu. Okullarda Türk Milliyetçisi gençler yetişti. Birinci Dünya Savaşı yıllarında bu ideoloji revaçtaydı. Bu durum Kurtuluş Savaşı’na kadar sürdü.

TÜRKİYE YURTSEVERLİĞİ

Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkçülüğün ve Turancılığın yerini Anadolu’da yaşayan halkların (esas olarak Türklerin ve Kürtlerin) ortak vatanının bağımsızlığı, eğitim müfredatının da amacı haline geldi. Çünkü artık devlette ne Turan’ı ne İslam birliğini gerçekleştirecek bir güç vardı. 1921 Maarif Kongresi bunun çerçevesini çizmek için toplandı.

BAĞIMSIZ MİLLİYETÇİ DEVLETİ SAVUNMAK

Kurtuluş Savaşı bittikten ve Cumhuriyet ilan edildikten sonra iktidarı tam olarak ele geçiren burjuva-bürokrat sınıf, İkinci Meşrutiyet’te eğitimin temel amacı olan milliyetçiliğe geri döndü ve buna Bağımsız Cumhuriyeti koruma amacını ekledi. 1927’deki Nutuk’ta gençliğe birinci görev olarak verilen “Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa etmek” bunun tam bir ifadesidir. Onuncu Yıl Söylevinin sonundaki “Ne mutlu Türk’üm diyene” söylemi milliyetçiliğin amentüsü haline gelmiş ve uzun süre ilkokullarda an olarak söyletilmiştir.

EMPERYALİZM GÖLGESİNDE ANTİKOMÜNİST MİLLİYETÇİLİK

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, dünya düzeni yeniden kurulurken Türkiye burjuvazisi Amerikan İttifakına (NATO’ya) girmiş milliyetçi söylemler sürmekle birlikte buna Amerikancı bir içerik kazandırılmıştır. Türkiye’deki eğitimi artık Amerikalı uzmanlar planlamaktadır. Köyleri iktisaden canlandırmak ve Kemalizm’i köylere sokmak amacıyla kurulan Köy Enstitülerini de yıkan Amerikancı antikomünizm yürürlüktedir.

KALKINMACILIK VE DEVRİM İÇİN EĞİTİM

27 Mayıs 1960 Devrimi, bir parti diktatörlüğüne son verirken, on yıllardır ağızlarına bant çekilmiş bazı kuvvetleri de serbest bırakmıştır. Devlet, Türkiye’nin geri kalmış olduğu acı gerçeğini görerek kalkınmacı bir planlama yaparak yoksulluktan üretimi artırarak kurtulmayı hedeflemiştir. (Devrimci gençlik önderlerinde Harun Karadeniz’in kitabının adı bile “Üretim için Eğitim”dir) Bunun yanında ilk kez öğretmenler de eğitim hedefini belirlemişlerdir. TÖS’ün 1968’de topladığı Devrimci Eğitim Şûrasının hedefi “Devrim için Eğitim”dir.  

TÜRK İSLAM SENTEZİ

1971 faşist darbesi, devrimciler üzerinde terör estirdiyse de devrimci öğretmen hareketi yeni örgütlemeler ve yöntemlerle yoluna devam etmiş, 1980 Askerî darbesi ise bütün devrimci ve demokrat akımları ağır kayıplara uğratmıştır. 1980 Darbecileri, eğitim müfredatına yeni bir biçim vererek bunun “Türk-İslam sentezi” olarak yürürlüğe koymuşlardır. Okullar bu eğilimde olan yöneticilere teslim edilmiş, din dersleri zorunlu hale getirilmiş, öğretmenlerin örgütlenmesi yasaklanmış, pek çoğu meslek dışına atılmış, meslekte kalanlar da baskı altına alınmışlardır.

ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER İÇİN KALİTELİ ELEMAN YETİŞTİRMEK

1990’larda Türk eğitim müfredatının bir kere daha güncellendiğini görüyoruz. Bu kez amaç Avrupa Birliğine girme umuduyla uluslararası şirketler için “daha ucuz ve kaliteli mal üretecek insan yetiştirmek”tir. Bu amaç, Millî Eğitim Şûralarından birinin temel hedefi olmuş, bir sonraki şûra aynı amaçla teknik eğitime ayrılmıştır.

MAARİF MÜFREDATI

Nihayet, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den beri, eğitime bilim karşıtı ve inanç özgürlüğüne aykırı bir içerik kazandırma çabasına tanık oluyoruz. Bu dönüşüm, şimdiye kadarki uygulamalarla gene de eğitim sisteminde iğreti durmaktaydı. Kendisini iktidarda kalıcı olduğunu düşünen Millet İttifakı, yetişecek çocuk ve gençlerin muhafazakâr bir ideoloji ile donanmış kuşaklar yetiştirme, yaygın eğitim araçlarıyla da yetişkinleri muhafazakârlaştırmaya kararlı olduğunu göstermiştir.

Eğitim müfredatı, bütün feodal-burjuva sınıfların şimdiye kadar yaptıkları gibi ülkede sınıflar olduğunu, kendisinin varlıklı sınıflara dayandığını gözlerden saklamaktadır. Bundan ötürü, emekçi sınıflara ait bütün değerlere ilgisizdir. Evrim gibi bir gerçeği inkâr ederek de bilime karşı olduğunu kanıtlamaktadır.

Özetlersek son iki yüz yıldır eğitimin amaçları sırası ile bilim ve fenci, Osmanlıcı, Türkçü, yurtsever, milliyetçi, Amerikancı, kalkınmacı, (öğretmenlerin savunduğu amaçla) devrim için eğitimci,  Türk-İslam Sentezci, çok uluslu şirketlere ucuz eleman yetiştiren, nihayet AKP elinde gerici-muhafazakâr yetiştiren bir araç olarak kullanılmıştır.

BAĞIMSIZLIKÇI, AYDINLANMACI, HALKÇI

Maarif Müfredatına karşı başta devrimci aydınlar olmak üzere, eğitimciler, emekli ve çalışan öğretmenler, onların ve işçilerin, memurların sendika ve dernekleri bir püskürtme hareketi içinde bulunuyorlar.  Yalnız bunu yaparken, geçmişte uygulanan eğitim politikalarına takılıp kalmak yerine, eğitim hedeflerini halkın ihtiyaçlarına yeniden formülleştirmek gerekir.

Eğitim sistemimizin ayrım yapmaksızın bütün halkın ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bunun “Bağımsızlıkçı, Aydınlanmacı, halkçı” özelliklere kavuşturulması gerekiyor. Bu görüşü durmaksızın savunmak ve halkın zihninde güçlü bir biçimde yer atmasını sağlamak, eğitim için en güçlü düşünsel yatırımdır. (21 Mayıs 2024)

Loading

Leave a Reply