DEMİRTAŞ’A ÖZGÜRLÜK

Zeki Sarıhan

Üç yıldır Edirne Cezaevinde tutuklu Selahattin Demirtaş için bu kez Almanya’da Demirtaş’a özgürlük kampanyası başlatılmış. Bu kampanyanın Türkiye’de vicdanları bir kez daha kanatıp harekete geçireceği umulur.

Demirtaş’ın tutukluluğu, Nazım Himmet’in 1938’deki mahkûmiyetini, Demirtaş’a özgürlük kampanyası da 1950’de Nazım Hikmet’e af kampanyasını hatırlatıyor. O uzun mahkûmiyet yıllarında Nazım’ın suçsuz yere hapislerde çürütüldüğünü bilen aydınlar vardı. Şiirleri elden ele dolaşıyordu.

Böyle bir davadan tutuklanan Attila İlhan, o dönem için “1940 karanlığı” ifadesini kullanıyordu ki haksız değildi.

Selahattin Demirtaş, HDP eş genel başkanı idi ve cezaevindeyken cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Fakat o, sanatçı bir ruha sahip olduğunu da cezaevinde yazdığı öykü kitapları Seher ve Devran’la gösterdi. Her bir öyküsünde itilip kakılmakta olan tipleri ele alıyor ki bunlar onun tam da siyasette savunduğu sınıfların temsilcileridirler. Demirtaş’ın üslubu ve bakış açısı siyasetle sanatın kaçınılmaz bağını kanıtlıyor.

1940’lı yıllar gibi 2000’li yıllar, özellikle şu yaşamakta olduğumuz dönem, siyasi tarihimize karanlık bir dönem olarak geçecek. Şu farkla ki, Nazım Hikmet’in şiirleri gizli gizli okunurken Demirtaş’ın öykü kitapları kitapçılarda bulunabiliyor ve çok satan kitaplar arasına da giriyor.

Romantik şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’dan ne beklerdiniz? Bir şiirinde büyük şairin Bursa hapishanesinde yattığını anlatmıştı.

Selahattin Demirtaş’a özgürlük istemek için onun görüşlerine katılmak da şart değildir. Kendi hak ve özgürlüklerini güvence altına almak isteyen herkes, başkalarının hak ve özgürlükleri için de seslerini yükseltmek zorundadır. Değilse iktidarın bütün muhalifleri teke düşürmek ve her birini sıra ile ezmek politikaların seyirci kalmış olurlar.

Memnunluk verici olan, içinden geçmekte olduğumuz karanlık dönemin sorumlusu iktidarın tabanının gittikçe daralmakta oluşudur. Demokrasi güçlerinin muhalefeti yükselişe geçmiştir. Bu birleşik halk hareketini Hikmet Kıvılcımlı’nın yıllar önce öngördüğü gibi Kürtlersiz düşünmek mümkün değildir. “Mücadelemiz ortak, kurtuluşumuz birdir” sözü şimdi en çok bu mücadele arkadaşlığı için kullanılsa yeridir.

Selahattin Demirtaş’ı, yalnızca Kürt ezilen sınıflarının temsilcisi olarak görmek de yanlıştır. O aynı zamanda 1968’lilerin mücadelesini devam ettiren Türkiye sosyalist hareketinin de değerli bir temsilcisidir.

Demirtaş’ın zindanda tutulması, tek adam rejiminin kurulmasıyla ilgilidir. O, “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği için bu muameleye uğratıldı. Dolayısı ile özgürlüğüne kavuşması, tek adam rejiminin seyriyle ilgilidir. Bu rejimin uzun sürmeyeceği görülüyor.

Kendisi ne kadar sabırlı ve derviş ruhlu olursa olsun, Demirtaş’ın bir gün daha hapiste kalmasına ses çıkarmamak, önemli bir görevin ihmali anlamına gelir.

Bu kez Alman demokratlarının girişimiyle başlatılan bu özgürlük hareketinin gerekli etkiyi yaparak başarıya ulaşmasını kim istemez. #FreeDemirtaş (Ayvalık, 8 Ağustos 2019)

Loading

Leave a Reply