OKUL DUVAR GAZETELERİ NE İŞE YARAR?

OKUL DUVAR GAZETELERİ NE İŞE YARAR?

Zeki Sarıhan

27 yıl önce sürgün edildiğim, mahkemeyi kazanıp geri döndüğüm için yalnız yarım yıl derslerine girdiğim bir öğrencim sosyal medyadan bana ulaştı. Telefonla da konuştuk. Ankara’nın bir gecekondu ortaokulunda ikinci sınıf öğrencisiydi. 15 yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştı ve şimdi çocuklar için öyküler deniyordu. Benimle ilgili olarak hatırladıklarının başında, sınıfta iki ekip kurarak birer duvar gazetesi çıkarılması geliyordu. Kendisi bu ekiplerin birinde idi. Gazetelerini duvara asmak için nasıl da hafta başını iple çekiyorlardı! Birbirleriyle yarışıyorlar, yazılarında medeni bir tarzda atışıyorlardı. Ben yavrularının beslenmesini zevkle seyreden bir anne kedi gibi merakla ve sessizce bu duvar gazetelerini okurken onlar da dikkatle beni izliyorlarmış…

 

Bir şubede iki duvar gazetesi çıkarmak nereden aklıma gelmişti?

Öğretmen Okulunda Kültür Edebiyat kolumuzun 15 günde bir çıkan bir duvar gazetesi vardı. Şimdiki gibi yazmaya meraklı biri olarak ben bu gazeteye günlük yazılar yazmaya da özendim.

Köyümüzde de İleri adlı bir duvar gazetesi çıkardık. Çalıştığım okullarda da bir duvar gazetesinin çıkmasına çalıştım. Ancak okulda tek bir duvar gazetesi çıkarmanın yanlış olduğunu mesleğimin ileriki yıllarında fark ettim. Neydi o, Resmî Gazete gibi her okulda bir gazete? Gerçi orada da canlı konuları ele almak, karşılıklı tartışmak mümkündü ama en iyisi her okulda değil, her şubede hem de iki gazete çıkarmak iyi olurdu. Öğretmenlerin gazete ile okula gelmesinin sakıncalı sayıldığı bir dönemde bir gecekondu okulunda zihinleri açılmayı bekleyen pırıl pırıl çocuklarla işte bunu deniyorduk.

 

Bu okuldan ayrıldıktan sonra gazete ekiplerinden beş öğrenci bir gün geri döndüğüm okuluma ziyarete geldiler. Benden sonra çıkarmaya devam ettikleri gazetelerin birer kartona yapıştırılmış sayılarını da yanlarında getirmişlerdi. Onları sınıfta konuk ettim ve gazetelerini de duvara yaslayarak öğrencilere gösterdim. Onlar yaptıkları işle gurur duydular, sınıftakiler da imrendiler.

 

Bu olaydan dokuz yıl önce 1981’in aralık ayında Ankara’nın 25 okulunda duvar gazeteleri ile ilgili bir araştırma yapmıştım. Gözlerimle gördüğüm için pek az araştırma onun kadar aklıma yer etmiştir.

 

Kenan Evren ülkeyi hot zorla yönettiği bir dönemdi. Okullarda öğrenciler gibi öğretmenlerin ve yöneticilerin inisiyatifi de nerdeyse sıfırlanmıştı. Gezdiğim 25 okuldan yalnızca 6’sında bir duvar gazetesi vardı. 8’inde de duvar gazetelerine benzeyen panolar bulunuyordu. Bu 16 gazete ve panonun yalnız 1’i haftalık, 1’i 15 günlük, 5’i aylık, 9’u da bazı belirli günlerde veya “ihtiyaç olunca” çıkarılıyordu! Hiçbirinde kaç günde bir yayımlanacağı bilgisi yoktu. Ancak 2-3’ünde kaçıncı sayı olduğu belirtiliyordu. Okulların açılmasından gözlemin yapıldığı tarihe kadar iki buçuk ay geçtiği halde 2’si hâlâ ilk sayıda, 4’ü ikinci sayıda, 5’i üçüncü sayıda idi ve 5’inin kaçıncı sayıda olduğu belli değildi… Bu 16 “duvar gazetesi”nde toplam 117 parça yazı bulunuyordu. Bunlardan yalnız 1’i okulla ilgili bir haberdi. 57’sinin konusu öğretmenler günü, 34’ü ise Atatürk’tü.

Şu konularda hiçbir yazıya rastlanmamıştı: Ders kitaplarının eleştirisi, okul yönetiminden ve öğretmenlerden istekler, okulun sorunları, okul çevresinden haberler, kitap tanıtımları, çevre incelemeleri, eğitsel kolların çalışmaları…

 

Duvar gazeteleri okunmuyordu. Bunu ziyaret ettiğimiz okulların hemen bütün yöneticileri ve öğretmenleri belirttiler. Zaten okunması için çıkarılmadıkları da anlaşılıyordu zira bunların bir kısmına erişebilmek için duvara merdiven dayamak gerekiyordu, o kadar yüksekteydiler! Yazıların bir kısmı kitaplardan kopya edilmişti. Beş dakikalık teneffüslerle koştura koştura yapılan bir eğitimde öğrencilerin bunları okuyacak vakti de yoktu. Bir öğretmen şöyle anlatmıştı: “Ben de okul duvar gazetesine bir yazı yazdım. Bir ay sonra 75 kişilik sınıfta yazıyı kaç kişinin okuduğunu sordum. Yalnız iki öğrenci parmak kaldırdı!”

 

25 okulda yaptığım bu araştırma bana okul duvar gazetesi konusundaki sefaleti gösterdiği gibi bunların nasıl olması gerektiğini sıralama fırsatı verdi. Yazımdan şu satırları aktarmadan edemeyeceğim:

 

“Okullarımız, nefes almayan, düşünmeyen birer topluluk ise tabii buralarda duvar gazetesine de ihtiyaç yoktur. Öğrenciler ders kitaplarındaki konuları ezberleyiverirler, müdürlerin azarlarını duyup doğru yolu bulurlar. Anma günlerinde ellerine verilen metinleri okurlar, sınavlarda fırsat buldukları kadar kopya çekerler, sonra da birer diploma alınca iş yerine gelmiş olur. Düşçünce üretmek de neymiş? Gerekli ne kadar düşünce varsa bunlar ”büyüklerimiz” tarafından bulunmuştur. Yeni düşünceler gerekirse gene onlar tarafından çıkarılır. (…)

Bir duvar gazetesi, canlı, cıvıl cıvıl bir okul için ders kitabı kadar gereklidir. Bir duvar gazetesi okul düşünce hayatının aynasıdır. Öğrenciler arasında tartışılan konular oradadır. Duvar gazetesi okulun nabzıdır. Okulun sorunları oradadır. Öğrencilerin istekleri, yetenekli öğrencilerin ürünleri orada sergilenir. Yarının başyazarları, fıkra yazarları, araştırıcıları, karikatüristler, öykücüler orada yetişir.” (Öğretmen Dünyası, Cilt 3, Sayı 25, Ocak 1982)

 

Bağlaç olan de ve ki, soru eki olan mi eklerini ayrı yazmayı bilmeyen kuşaklar işte bu duvar gazetesi olmayan okullardan yetişmiş olmalı…

 

Gözlem ve araştırma zahmet ister. Sabır ister. 25 okulu gezip duvar gazetelerini soruşturmasaydım, bu konudaki durumu nerden öğrenebilirdim? (21 Aralık 2017)

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve ayakta duran insanlar

Fotoğraf: Beyceli Köyünde Temmuz 1964’te çıkardığımız İleri duvar gazetesi. Ertan Sarıhan’ın (1942-1972) arşivinden Murat Bahri Sarıhan eliyle.

 

 

NOT: 22 Aralık Cuma günü, ailece, küçük oğlumuz felsefe doktoru Işık’ın daveti üzerine 5 günlüğüne Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gidiyoruz. Dönünce gördüklerimi anlatırım.

Diğer yazılar için: zekisarihan.com

Loading

Leave a Reply