Ben Amerikadayken-4 SENATO BİNASINDA ÖDÜL TÖRENİ: “AMERİKA İŞİMİZE KARIŞMASIN”

Robert Kenedi Vakfı İnsan Hakları ödül töreni için 20 Kasım 1997 Perşembe öğleden sonra Amerikan Senatosuna götürüldük. Tarım Komisyonu odasında törenin başlamasını beklerken Kenedi ailesinin yakınları ve bazı senatörler geldi ve bize “Hoş geldin” dediler. Bayan Kenedi beni göstererek “Bu komünist!” dedi. Evinde yaptığı bu saptamayı burada neden tekrar ettiğini neye yormalıydım? İlk defa bir komünist görüyor, komünistlerin de kendileri gibi iki kulağı, bir burnu olduğunu mu anlıyordu, yoksa komünistlere karşı bir sempatisi vardı da bunu mu açığa vuruyordu?. Onun Vakıfta görevli kızının bir “sosyalist” olduğunu öğrenince ikinci ihtimali daha güçlü gördüm.

200 kişilik tören salonu dolunca oraya indik. Türk gazeteciler de orada hazırdı. Türkiye elçiliğinden ise kimse yoktu! Vakıf yöne6ticilerinin açış konuşmalarından ve Şenal’la Sezgin’i konuklara tanıtmasından sonra bu ikisi de birer konuşma yaptı. Şenal’ın konuşmasını otelde bir gün önceden dikkatle hazırlamıştık. Dinleyiciler için bunun en dikkate değer yanı “Amerikalılar bizim işimize karışmasınlar. Türkiye’de insan hakları sorunları var ama bunu biz Türkler çözeceğiz” diyen paragraftı.

Konuşmalar bitince kokteyl salonuna geçtik. Orada bazı Türk ve Amerikalılarla konuştum. Hürriyet muhabiri Savaş Süzal, bir gözlemde bulundu. “Şenal Hanım’ın konuşması Amerikalılar üzerinde şok etkisi yaptı. Bakın çevresinde pek az insan var” dediler. Bu gözlem doğru muydu emin değilim.

Sonra bize tahsis edilmiş bir limuzinle akşam karanlığında kent içinde bir saatlik bir gezinti yaptık. Şenal’ın arkadaşı hukukçu Melda Türker de bizimle birlikteydi.

21 Kasım Cuma günü, Melda Türker’in rehberliğinde bir yüksekokulu ziyaret ettik. Öğrencilerin tek tek arama yapan bir turnikeden geçirilmesi garibime gitti. Okul zenci bölgesindeydi ve burada suç oranı yüksekti. Washinton’da zenci nüfusun oranı yüzde 40’mış. Bunlar Kuzey’le Güney arasındaki iç savaşta Güney’deki köleci rejimden kaçanların torunları imiş.

ZENCİ MAHALLESİNDE

Melda Hanım’a, bir zenci mahallesini görmek istediğimi söyleyip duruyordum. O bu konuda cesaretsiz davranıyordu. Zenciler belli gettolarda toplanmış ve oralarda gezmek tehlikeli imiş. Buna rağmen bizi bir zenci mahallesine götürdü. Tek katlı kulübemsi evleri göstererek “Bunlar profesyonellerin evleri” dedi. O mahallede ünlü bir zenci lokantası varmış. Gidip oturduk. Bu küçük lokantada yemek yiyen ünlülerin fotoğrafları duvarları kaplamıştı. Yemek listesine baktık. Bizim Türkiye’deki otantik yemeklere benziyordu. Lahana, fasulye, patates… Neden Türk köylerinim yemekleriyle Amerikan zencilerinin yemekleri birbirine benziyordu? Bende yanıtlanmamış bir soru olarak kaldı.

Öğleden sonra Vakıftan Riva Eskinazi ile Öğretmen Sendikasına giderek öğretmenler ve onların birlikleri hakkında bazı bilgiler aldım.

Gece, önemli bir Türk’ün evine konuk edildik. Amer4ikan Atatürkçü Düşünce Derneği başkanı Hüdai Bey ve bir arkadaşı bize hem yemek verdiler hem de Türkiye’den haberler sordular. Türkiye’de ilericilere yapılan baskılara üzülüyorlardı. Türk elçiliğinden kimsenin ödül törenine gelmeyişi ve bizimle ilgilenmeyişine kızıyorlardı. Onlar da bize Amearikan adaleti hakkında bilgi verdiler. Hüdai Bey, uzun yıllar Amerika’da ticaret yapıyordu. Amerika’da önemli kişilerle irtibatı vardı. Bize anlattığı şu olay akılda kalmayacak gibi değildi. Onun Amerikalı bir yetkiliden öğrendiğine göre ABD, öldürmek istediği kişileri uçaktan Okyanus’a balıklara yem olarak atıyormuş!

DIŞARIDAN PARA ALMAM!”

Hüdai Bey Şenal ve beni uzun uzun sorguladı. Özgeçmişimizi ve görüşlerimizi öğrendi. Benim Öğretmen Dünyası dergisindeki görevimi ve derginin yayınında maddi sıkıntılar çektiğimizi öğrenince bize yardım yapabileceklerini söyledi. Fakat ben dışarıdan para almanın kötülüğüne şartlandığım için bu önerisini geçiştirdim.

22 Kasım Cumartesi günü Şenal’la sokaklarda dolaştık. Alışveriş yaptık. Öğle yemeği yedik. Amerikan lokantalarında iki şey dikkatimi çekti: Amerikalılar içeceklerini kocaman bardaklarda içiyorlardı ve hiçbir yiyecek ve içeceğin fiyatı tam sayılarda değildi. Örneğin 0.99 dolar veya 1.49 dolardı!

Sokakta yürüyen, lokantada karnını doyuran Amerikalılarla Türkiye hakkında ne bildiklerini ve Amerikan emperyalizmi hakkında ne düşündüklerini konuşmak isterdim. Bunu yapabilmem için ya çok cesur olmam ya da daha uzun süre aralarında bulunup onlara güven vermiş biri olmam gerekirdi.

O gün öğleden sonra Vakfın kiraladığı bir taksi ile havaalanına götürüldük. Saat 18’de havalandık. Ertesi sabah ulaştığımız Almanya’da uçak değiştirerek 23 Kasım günü Akşamı Ankara’ya ulaştık.

Döndükten sonra Bayan Kenedi’ye bir faks göndererek bize gösterdikleri konukseverlikten ötürü teşekkür ettik. Bizim dönüşümüzden önce Hürriyet muhabiri ödül törenini ve Şenal’ın konuşmasını gazetesine bildirmiş, gazetenin arka sayfasında haber kocaman puntolarla “Bravo Şenal Hanım” başlığıyla yer almış. ABD Hükümeti ile Türk Hükümeti arasında ABD’nin Kıbrıs nedeniyle silah ambargosu sürüyordu. Hürriyet de Amerikan gezimizden bu sonucu çıkarmıştı. (23 Kasım 2020)

Loading

Leave a Reply